franz kafka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
franz kafka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mayıs 2013 Çarşamba

AFORİZMALAR, Franz Kafka

AFORİZMALAR, Franz Kafka
AFORİZMALAR
Franz Kafka
Franz Kafka, 1917-1920 seneleri arasında küçük kağıt parçalarına, numara vererek yazdığı özdeyişleridir. Tabii, aforizma diye tanımlanması işin içinde felsefi yani derin anlatım da içerdiği anlamına gelmektedir. Kafka, yapı olarak zaten oldukça derin bir kişiliğe sahiptir. Burada aforizma diye tabir edilen cümleler, bana kalırsa, orijinal Kafkaesk sözlerdir. Felsefeden söz edeceksek eğer, bu sadece Kafka'nın kendine has felsefesidir -ki edebiyat camiası da buna Kafkaesk demektedir.

Franz Kafka, sorunlu bir yaşam sürmüş ve oldukça karmaşık düşünce yapısına sahip bir kişidir. Eserlerini okuduğunuzda, Kafka'nın kendini tam olarak ifade edemediğini ve dolayısıyle anlaşılmaz cümleler yazdığı düşünülebilir. Bu bir "frekansı yakalama" sürecidir ki, bunu başardığınızda, onu anlamamak işten bile değil. Aforizmalar adlı yapıtında geçen cümlelerin yarısından azını tam manasıyle anlayabildiğimi söylebilirim. İşte bahsettiğim bu frekansa girememiş olduğumdan, benim için oldukça anlaşılmaz oldu. Sanırım, aforizmalarını okumadan önce, diğer öykü ve makalelerini okumak daha yerinde olacaktır. Her neyse, günü gelince bunu bir kez daha okurum. Ama bir de biz baksak diyorsanız, şu adresten okuyabilirsiniz.

Bir gün gözünüzü açıyorsunuz ama hiç birşey göremiyorsunuz, her yer karanlık; bir kaç adım atıyor ama sürekli duvarlara çarpıyor ancak sonunda bir labirentin içinde olduğunuzu anlıyorsunuz; soruyorsunuz kendinize: neden buradayım; neden karanlık; ne işim var burada; ve bu labirent niye?.. Ve gün geliyor artık soru sormuyorsunuz; sadece, karanlıkta o labirentin içinde yaşıyorsunuz...
Kafka'nın, karanlık labirenti içinde soru sormadan yaşamaya alıştığımızda, onu çok daha iyi anlayacağız. Yukarıdaki alıntı yaptığım paragrafın bulunduğu, Ceza Sömürgesi adlı kitabın yorumuna da göz atmanızı, dolayısıyle orada da Kafka için yazdıklarımı okumanızı öneririm.

Bu adamı tam manasıyle anlamak zor olacak. Friedrich Nietszche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabı emin olun çok daha anlaşılır kalıyor, Kafka'nın aforizmaları yanında...

 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.



22 Ocak 2013 Salı

CEZA SÖMÜRGESİ, Franz Kafka

CEZA SÖMÜRGESİ, Franz Kafka
CEZA SÖMÜRGESİ
Franz Kafka
Bir gün gözünüzü açıyorsunuz ama hiç birşey göremiyorsunuz, her yer karanlık; bir kaç adım atıyor ama sürekli duvarlara çarpıyor ancak sonunda bir labirentin içinde olduğunuzu anlıyorsunuz; soruyorsunuz kendinize: neden buradayım; neden karanlık; ne işim var burada; ve bu labirent niye?.. Ve gün geliyor artık soru sormuyorsunuz; sadece, karanlıkta o labirentin içinde yaşıyorsunuz...

Kafka'nın ilk okuduğum ve bu sitede de hakında yazdığım Dönüşüm adlı romanını çok klişe şekilde yorumladığımı anladım, Kafka hakkında biraz bilgi sahibi olduktan sonra. Yukarıdaki ilk paragrafta kendimce tabir ettiğim, Kafkaesk tarzını benimseden, Kafka okumanın ve yazılanları anlamanın zor olacağını bilmiyordum. Kafka, yaptığım araştırmada da söylendiği gibi, katmanlar halinde yorumlanabilecek eserler üretmiştir. Değişken şeylerden bahsetmiyorum; her katmanda ayrı şeyler ama hemen tümü aynı karanlık dehlize varan şeyler bunlar. Bir noktadan sonra soru sormaktan vazgeçip, demek bu böyleymiş, diye bir hükme vardırıyor bizi, Kafka. Bilemiyorum belki hala bocalıyorum bu konuda, ve hala tam olarak (sanıyorum hiç kimse 'tam olarak anladım' diyemez) anlamış değilim. 

2 Aralık 2012 Pazar

DÖNÜŞÜM, Franz Kafka

DÖNÜŞÜM, Franz Kafka
DÖNÜŞÜM
Franz Kafka
Bir söyleşide Kafka"Düş, gerçekliği, tasarımı aşan gerçekliği ortaya çıkarır. Yaşamın korkunç, sanatın ise sarsıcı yanı, işte budur" demiş... Dönüşüm üstüne yapılan bu söyleşide sarf edilen bu savunmayı anlayabilmek için, öyküyü okumanız gerekmektedir.

Öykü iki şekilde ele alınabilir. Basit bir yaklaşımla, fantastik bir öykü; ya da daha derin bir yaklaşımla, hayatın ta kendisi diyebiliriz. Günümüzde de insanların bir böceğe dönüştüğünü, kendimizi (seçimlerimiz, seçtiklerimiz ya da seçmek zorunda kaldıklarımız ile) parmaklıklar ardına hapsettiğimizi biliyoruz. Kafka, kısa ama daha da uzun olmasına gerek olmayan bu öyküde, gerek aile gerek iş yaşantısı gerekse de sosyal yaşamın, ardına atıldığımız parmaklıklara gönderme yapmaktadır. Ya bir böcek gibi yaşayıp, toplumdan dışlanacağız -ki toplum bizi böcek olmaya zorlamaktadır- ya da böcek olmamak için köleliğin zirvesinde bir yaşam sürdüreceğiz.

Bizi böcek olmaya zorlayan etmenlerin, umudunu hiç yitirmediğini kitabın sonundaki paragraftan anlıyoruz. Böcek kolonisi, toprağı havalandırıyor ve gübreliyor...

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.