9 Ocak 2015 Cuma

Özgür ruhuma istinaden

Varlığım senin yanında olacak ama ruhum, benliğim terk edecek zaman zaman seni. Ebediyen değil! Zaman zaman... Bedenim bağımlı bu dünyaya, ruhum, ruhum özgürdür; pranga vurulamaz, vurmak istesem de vuramam, tam bağımsız, özür bir ruhun var. Yaradılışım bu, ruhum bu; Ben buyum işte ve bu kadarım... Bilmen gereken tek şey de bu hakkımda. Aslında, zor olan sen değildin, bendim. İlk terk eden sen değil bendim. Ne olursa olsun geri dönen de bendim. Senden başka kimsenin koynuna girmeyen, senden, senin ruhundan başkasını sevmeyen de bendim. Ben aslında hep kendim idim, sen beni tam olarak keşfedemedin, okumadın, anlayamadın cümlelerimi; ruhumu ifşa etmiştim oysa, şiirler yazmıştım sana, eskimiş kalemimin ucuyla. Kimler geldi, kimler gitti evime, kafanda kurduğun düşlerde. Sahi gelenler kimdi evime?..

Murat Dicle

Ateş suyu

İnsanların sevinçle pencereden seyrettiği kar yağışında mahsur kalmış bir köpek gibi hissediyorum kendimi; suyum var, yiyeceğim var, hepsi bir tasta; okşayanım yok, ihtimallerin hepsi bir göz odada... Ben sokağın, onlar içerinin mahsur kalmış köpeği. Tekiz, tekliyoruz, titriyoruz, yalnızlığın estirdiği rüzgarda. Ateş suyu içelim öyleyse, ateş suyu... Köpeğe de verelim, köpeğe de...

Murat Dicle

8 Ocak 2015 Perşembe

MUHTEŞEM GATSBY, F. Scott Fitzgerald

MUHTEŞEM GATSBY
F. Scott Fitzgerald
Yazarın okuduğum ilk kitabıdır. Peş peşe okuduğum klasik (1900 öncesi yazılan) kitaplardan sonra -ki bu da bir klasiktir aslında- Muhteşem Gatsby'i okumak zevkli oldu benim için. Son bir yıldır kaplumbağa hızında kitapları okuyan ben, bu eseri hiç değilse iki günde bitirebildim. Oysa iyi bir okuyucu gün sonunda bitirmiş olurdu.

Birinci dünya Savaşından sonra, Amerikan Rüyasına dem vuran bu eserde, şaibeli zenginlikleri ve şaibeli dostlukları anlatıyor. Baş karakter Jay Gatsby ve anlatıcı rolündeki Nick Carraway'dir. Anlatıcı Nick, Gatsby'nin komşusudur ve Gatsby'nin bir daveti ile yakın dost olurlar. Burdaki "yakınlık", anlatılan dönemin varlıklı insanları için sadece bir sözcükten başka bir şey değildir -ki kitabın sonunda bunu gayet net anlıyoruz.

Ön modern edebiyat örneklerinden biridir. Bundan önce Jack London'u tanımış ve onun bir kaç eserini okumuştum ki yanılmıyorsam F.Scott Fitzgerald'dan daha önce günümüz modern edebiyatına giriş yapmıştır. Dolayısıyle 20.yy'da doğan ve büyüyen bizler için aynı yüzyılın insanlarının eserleri daha kolay anlaşılır gelmektedir. Tabii bunu öykü anlatıcılığını esas alarak söylüyorum.

Hep söylediğim gibi -ki bu eser için de aynı şeyi söyleyeceğim: Alın ve okuyun, pişman olmayacaksınız!..



5 Ocak 2015 Pazartesi

İTİRAFLARIM, Tolstoy

İTİRAFLARIM, Tolstoy
İTİRAFLARIM
Tolstoy
Tolstoy bu eserine, İtiraflarım, adını vermiş olsa da, bana göre, Dine (Tanrı'ya) Nasıl Geri Döndüm, şeklinde bir başlık daha uygun olurdu. Eğer bu bir itiraflar serisiyse, pek içten gelmedi bana. Biyografik bir durum pek yok ortada. Maksim Gorki'nin Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim üçlemesi ile kıyaslanmayacak ölçüde biyografiden çok uzak bir eser bu. Belki de eser demekten öte bir şey bu: Felsefi Özeleştiri, denilebilir mi?! Fakat işin içinde üstad Tolstoy olunca, insan yine de şöyle bir düşünüyor...

Kitapta ipe sapa gelmez şeylerden bahsedilmiyor elbette. Tolstoy'un hayatın içinde kendini kaybetmesi ve arayışı anlatılıyor. Kendisi sıkça intiharı düşünüyor olsa da, çoğu insan gibi buna cesaret edemiyor ve o, bunun için başka tanımlar getiriyor; intihar edememenin gerekçelerine... Tolstoy "hiççilik" ile başladığı yolculuğuna sonunda -bir çeşit mistik cümlelerle- hidayete ererek bitiriyor.

Dini, Tanrı'yı, Peygamber(leri), Varlığı, İnsanı ve çoğunlukla kendini sorgulayan bir yazı bu. Belki arada kendinizi de sorgularsınız bunu okurken. Mantıklı ve oldukça düşündürücü aforizmalara da rastlıyoruz.